bir şehir düşün,
minare minare göğe yükselsin
ezan tutuştursun bulutlara
rüzgar dolaştırsın gönül gönül
bir indirip bir kaldırsın dalgalar
denizin tenine değsin elim
ve orada,
yalnız sevgi söylesin dilim
mezarından tarih aksın
yarınından talih fışkırsın avuçlara
öyle işitsin ki insanı
kargası bülbül gelsin kulaklara,
bir şehir düşün
yalnız martılar uçuşsun çöplüklerde çocuklar koşarken yeşil düzlüklerde
öyle konuşsun ki insanı
kalmasın gam, keder sözlüklerde
güneşi günden önce kalpleri ısıtsın
ay evsizlerin üzerine ışık olup yansın
öyle yürüsün ki insanı
yerde diken ayağa batmaktan utansın
ne rengi ayırsın kardeşten kardeşi,
ne dili yaşatsın yeryüzünde en büyük ahengi
öyle hükmetsin ki insanı
kırılsın kalkmadan zalimin eli
düşün uzakta değil bu şehir
hisset kalbinde bu şehir
dokun teninde bu şehir
dön bir bak;
habib-i zişanın ruhunda bu şehir
dur bir bak;
kalbine ilmek ilmek işlenen kitapta bu şehir.