BİRİNCİ UNVAN / ONSEKİZİNCİ FASIL
- İNSAN BU DÜNYADA SON DERECE ÂCİZ VE NOKSANDIR.

… Buraya kadar anlatılanlardan, insanın kalb cevherinin kıymetini, âczini ve büyüklüğünü anladın. Şimdi bil ki, bu kıymetli cevheri sana verdiler ve sonra seni onun üzerine örttüler! Onu aramaz, zayi eder ve onu unutursan çok aldanırsın ve büyük ziyanlara duçar olursun. Kalbini yeniden aramaya, dünya meşgalelerinden kurtulmaya ve onu kendi yüksek makamına ulaştırmaya gayret et. Onun şeref ve izzeti, öbür dünyada anlaşılacaktır.
Üzüntüsüz neş’e, fenâsız beka, acısız kudret, şüphesiz marifet ve Allahü Teâlâ’yı perdesiz görmek olacaktır. Fakat, bu dünyada onun [yâni insanın] şerefi, kendisinde bulunan istidat [doğuştan gelen sonradan geliştirebilen…] ve liyakat ile hakiki şeref ve izzete kavuşmaktır. Yoksa, bugün ondan daha kusurlu ve zavallı kim vardır.
Zira açlığın, susuzluğun, sıcaklığın, soğukluğun, hastalığın, ızdırabın, elemin, sıkıntının, hışmın ve hırsın esiri olmuştur. Rahatının ve lezzetinin bulunduğu şeyler, ona zarardır. Ona faydalı olanlar acı ve elemle karışıktır.
Aziz ve kıymetli olan kimse, ya ilim, ya kuvvet , ya himmet ve irade, veyahut da yüzünün güzelliği ile kıymetli ve azizdir. İnsanın ilmine bakarsan, ondan daha cahil kim vardır? Zira, eğer beyninde bir damar eğrilse, öleceğinden yahutdelireceğinden korkulur. İnsan ise, neden olduğunu ve ilâcının ne olduğunu bilemez. Belki de ilâcı yanındadır,onu daima görür, fakat bilmez. Kuvvet ve kudretine bakarsan, ondan daha âciz kim vardır? Zira sinek ile boy ölçüşemez. Kendisine musallat olan sivrisineğin elinde helak olur. Arı, iğnesini kendisine batırırsa, uyumaz ve huzursuz olur.Himmetine bakarsan, bir dang [yaklaşık olarak yarım gram] gümüş veya altın kaybetse, hâli değişir ve üzülür.Açlık zamanında bir lokma verilmezse, bayılır kalır. O hâlde bundan aşağılık olur mu?Yüzünün güzelliğine bakarsan, çöplük üzerine örtülmüş post gibidir. İki gün kendini yıkamazsa, yüzünde öylebedlik ve çirkinlik olur ki, kendisinden tiksinir, fena bir koku hissedilir. Onun karnında taşıyıp hamallığınıyaptığı ve günde birkaç defa eliyle yıkadığı pis kokulu kazurattan daha aşağı hangi şey vardır?
Bir gün Şeyh Ebû Saîd-i Ebü’1-Hayr (rahmetullahi aleyh) sofilerle beraber gidiyordu. Bir ara, lâğım kuyusunutemizlemekle uğraşanların yanından geçiyorlardı. Yol necasetlenmiş, etraf pislik içerisinde idi. Sofilerburunlarını tutup, hepsi bir tarafa kaçtılar. Şeyh, olduğu yerde durdu ve şöyle söyledi: «Ey insanlar, bakınız bupislikler bana ne söylüyor. Diyorlar ki, dün pazarda (nefis ve leziz yiyecekler şeklinde) idik. Hepiniz bizi elegeçirmek için, keselerinizi boşaltmıştınız. Bir geceden fazla sizinle kalmadık. Bu hâle geldik! Bizim mi sizden,yoksa sizin mi bizden kaçmanız yakışır?».Hakikaten insan, bu dünyada noksanlık, acizlik ve zavallılığın son noktasındadır. Pazara çıkarılma günü yarınolacaktır. Eğer kimyâ-yı saadet kalb cevherine düşerse, hayvanlar seviyesinden melekler derecesine yükselir.Yok, eğer yüzünü dünyaya ve dünya arzularına dönerse, yarın köpek ve domuzdan aşağı olur. Çünkü, onlarınhepsi toprak olacak ve elem çekmeyecektir. O ise azabda kalacaktır. Şerefini bildiği gibi, noksanlığını vezavallılığını da bilmelidir. Bu sebepten dolayı kendini bilmek, Allahü Teâlâ’yı bilmek anahtarlarından biranahtardır.Kendini bilmek hususunda bu kadar kâfidir. Böyle bir kitapta söylediğimizden fazlasını anlatmak imkânsızdır.Ve billahi’t-tevfik. Muvaffakiyet Cenâb-ı Hak’tandır.
İMAM GAZALİ